top of page

İngilizceyi Neden Konuşamıyoruz ?

Bu konuda binlerce yazı, makale, çalışma yapılmıştır. Çoğu düşüncenin aksine, kendi görüşüm kısaca;

“Çünkü ihtiyaç duymuyoruz”


Sonuç odaklı eğitim sistemi ve İngilizcenin bir ihtiyaçtan ziyade gramer testi olarak görülmesi dil öğrenimi üzerindeki en büyük engeldir. Psikolog ve araştırmacı Ann Roe ortaya attığı psikolojik ihtiyaçlar, bir kişi hangi alana ve yöne enerjisini yöneltirse o alana ilgi ve başarısı artar, görüşü dil öğrenimi konusunda da kendi düşüncelerimi desteklemektedir. Bizler İngiliz dilini yalnızca sınavlarda çıksın A, B, C, D veya E şıklarından doğru şıkkı işaretleyelim şeklinde öğrendik ve doğru şıkları işaretleyenler İngilizce biliyor kabul edildi. YÖK dil, YKS veya YDS gibi sınavlara girip yüksek puan alanların dile hâkim oldukları, dili iyi konuştuğu kabul edildi. Bu görüş ve anlayış neticesinde öğrencilerde “sınavlarda konuşma testi (speaking) yok neden ona çalışayım ki? veya benim hedefim yüksek puan almak bu yüzden speaking gerek yok” anlayışına sebep oldu. İngilizcede bu duruma washback etkisi denmektedir. Hangi kazanımları öğretirseniz onu sınavlarda sormanız lazım öteki türlü öğrendikleriniz havada kalır (negative washback etkisi). Çünkü öğrenciler tüm enerjisini sınavda ne sorulacak ise ona yoğunlaştırırlar, sorulmayacak veya test edilmeyecek bilgi öğrenciler tarafından gereksiz kabul edilir. Bunun en büyük destekleyicisi öğrenciler genelde “hocam sınavda ne çıkacak” sorusunu sorarken = sonuç odaklı soru; öğrenmedikleri yerler sınav dahil değilse merak etmek veya öğrenmek istemezler.


Benimsenin eğitim politikası her ne kadar konuşma yetkinliği (communicative competence) vurgu yapsa ve sınıf içi grup ve bireysel konuşma egzersizlerinin sayısı öğrenme kitabında fazla olsa da ; hiçbir zaman bir İELTS, TOEFL gibi sınavlarda olduğu gibi konuşma yetkinliği -akıcılık, doğru konuşma, vurgu ve tonlamaya dikkat etme- test edilmez. Bu tür durumlarda öğretilmesi amaçlanan kazanımlar havada kalır ve öğrenci tarafından benimsenmez. Çünkü öğrencinin, velilerin temel amaç ve gayesi alınan yüksek nottur. Bu amaç doğrultusunda da öğrenciler İngilizceyi şıklara hapsedip günlük konuşma dilini ihmal ederler. Lise son sınıf öğrencilerinin İngilizce dersinde sayısal, sözel veya eşit ağırlık konularına önem vermesi de aynı sebepledir. Dil öğrencileri hariç asla İngilizce soruları sorulmaz hatta asla İngilizce konuşma yetkinlikleri test edilmez. Dil öğrencileri de her ne kadar İngilizce sınavına girseler de yeterli miktar gramer ve kelime bilgisi ile çoğu soruyu doğru yapıp İngilizce öğretmeni adayı olurlar. Bu kişiler yine aynı sebepten ötürü gittikleri Üniversiteler ’de yine dili konuşma gereksinimi çok duymazlar çünkü birkaç ders haricince dili kullanma yetkinlikleri test edilmez. Hatta ilginç bir şekilde İngilizce öğretmenliği lisans müfredatında eğitim dersleri çok daha önemlidir ortalama yapabilmeleri için. Bu koşullarda kişi ancak kendisini konuşma pratiği yapma, yabancılarla konuşma, podcast dinleme gibi etkinliklerle donatarak dili konuşma yeteneğini geliştirebilir. Bunun için de içinde buna karşı bir psikolojik bir ihtiyaç duymalı ve tüm enerjisini bu alana yönlendirmelidir.


Dil öğretimi aşamasında iki önemli önerim olacaktır. Öncelikle mutlaka öğrenciler belli aralıklarla İngilizce sunum yaptırılmalı ve sınav müfredatına öğrencilerin konuşma (speaking) kazanımlarını test edebilen objektif değerlendirme kriterleri olan bir değerlendirme yöntemi eklenmelidir. Ayrıca İngilizce öğretmenleri İngilizceyi en doğru şekilde konuşmalı ve öğrencilerine dili sevdirmelidir. Düşüncelerimi destekleyecek en önemli kanıt yabancı ülkelerde bulunan bireylerin bu süreçte dili hızlı öğrenmeleri. Bu kişiler dili kullanmaya ihtiyaçları var anlaşabilmek ve yaşayabilmek için. Bu sebeple çok hızlı bir süreçte ingilizce konuşabilmektedir. Kısacası, ingilizceyi seven ve onu bir ihtiyaç olarak gören bir bireyin iyi bir eğitimle her şeyi başarabileceğini düşünüyorum.



Only a life lived for others is a life worthwhile.

EMRE SOBACI
bottom of page